Masterson Yaklaşımlı psikanalitik psikoterapi, kendilik(kişilik) ve kendilik bozuklukları üzerine yoğunlaşmış bir kuram olup, bu bağlamda bireylerin erken dönem çocukluk yaşantılarını, bağlanma stillerini, kişilerarası ilişkilerini ve bunun sonucunda var olan kişilik gelişimini ele alır. 40 yıllık bir geçmişe sahip olan Masterson ekolü, bütün kişilik bozukluklarının temel psikodinamik temasının kendilik üçlüsünün bozukluğu olarak tanımlar ve klinik işlemler şunlardır: I) bu üçlünün klinik değişkenlerini tanımlamak, II) gelişimini devam ettirebilmesi için kendiliği özgür bırakıp, savunmalara karşı koyacak bir şekilde müdahale ederek kendiliğin ve terk depresyonunun ortaya çıkmasını ve derinliğine çalışılmasını sağlamak.
Kişilik bozuklukları incelemesi bilinç incelemesini de beraberinde getirir. Karakter patolojisinin gelişimi, bilinci oldukça derinden etkiler. Birinin farkında olduğunun farkında olma(ve böylece kendi gerçekliğini oluşturma), başkalarının ayrı olduğunun farkında olma, kendi farkındalıklarını hisseden varlıklar olma ve gerçeği -kabul edilemez olsa da- göğüsleyebilme, kişilik bozukluğu olan bireyde patolojik olarak uzlaşma halindedir.
Bu anlamda patolojik biçimde nesneye odaklanma, başkasının bağımsız farkındalığının kabullenilmesindeki eksikliği gösteren bir savunma mekanizması olarak ele alınabilir.
Kişilik bozukluğu olan hastaların bilinçlerindeki sorunlar kendini iki şekilde gösterir. Birincisi, bilinçteki karışıklık durumu olarak tanımlanabilen düşünüşteki bozukluktur. Bu bireyler, gerçeklik deneyimlerini kendi içlerindeki ruhsal dünyalarına ait olanla karıştırma eğilimindedir. Bu durum iç çatışmalarını sıklıkla dış nedenlere bağlayarak kişiler arası sorunlar yaşamalarına yol açar. (Masterson,1988).
İkincisi, kişilik bozukluğu olan insanlar, başkalarının farkında olduğunun farkında olma karışıklığından ve gerçekliği kabul edip, o gerçeklikte yer alabilme yeteneklerindeki eksikliklerden ötürü sıkıntı yaşarlar.
Kişilik bozukluğu olan bireylerin çarpık zihin yapısı, psikotik süreçtekilerle aynı değildir. Psikotik zihnin düşünüşü, biçimsel iç-dış dünya ve kendi öteki ayrımındaki başarısızlık olarak tanımlanabilir. Karakter patolojisi, bu ayrıştırmadaki bir eksiklik anlamına gelmez. O daha çok gerçekte içsel olan, öznel bir deneyimi bölüp nedenini dış dünyaya bağlayarak üzüntü veren duyguları bertaraf etmek adına otomatik veya bilinçdışı bir çabadan kaynaklanan bir durumdur. Başka bir açıdan ele alındığında, sağlıklı bireylerin iç ve dış dünyaları arasında bir diyalektik vardır ve bu sınırlar arasında kolaylıkla gelip giderler. Kişilik patolojisi olan bireylerde, bastırma kadar kaçınma ve inkar gibi savunma mekanizmaları devreye girer, iç ve dış gerçeklik arasında “koruyucu” bir ayrılmaya yol açabilir. ( Her savunmanın patolojik de olsa bir işlevi vardır.) Ayrılmadan sonra, ya dış dünyaya ya da iç dünyaya aşırı yatırım yapılır.
Kişilik patolojisi olan bireylerin tedavilerinin kişisel kaygıyı hafifletme, kendine zarar veren davranışları azaltabilme ve kişilerarası ilişkilerini iyileştirebilmede etkili olabilmesi için yukarıda kısaca değinilen özellikler tespit edilmelidir. Bu bağlamda Masterson yaklaşımı, kuramsal psikopatoloji bilgisine uygun müdahalelerde bulunmak bakımından klinik olarak yararlı ve etkilidir.
Tedavide amaç, içgörü yani bilinçdışını bilinçli yapmadan ziyade daha olgun psişe yoluyla eski deneyimlerin sıkıntısını hafifletmek, büyümeyi desteklemekte ebeveynlerin başarısızlığından kaynaklanan terk depresyonunu tahliye etmek ve derinliğine çalışmak böylece nesne temsilinden ayrılma konusunda kendilik temsilini serbest bırakmaktır.
Masterson yaklaşımı psikanalitik psikoterapisi, danışanın başlatma, tanımlama ve duygu durumlarını anlatma konusunda sorumluluk almasını gerektirmektedir. Psikoterapi, bireyleşmede kendi başına bir tecrübe olur. Bozulmuş gerçek kendiliğe tekabül eden psikopatolojiyi terapist eşliğinde danışan yeniden işlemler. Gerçek terimi, sağlıklı ve normal kelimeleriyle eş anlamlı kullanılmaktadır.
Bireyin kişilik yapılanması borderline, narsistik veya şizoid olabilir, temel olarak gerçekliğe değil savunmacı fantezilere dayanan ve gerçeklik dahilinde bir kendini ifadeye yer yoksa o zaman savunmacı yani sahte kendilikten söz edilmektedir. Winnicott (1965), “ Gerçek kendilik, spontane davranış ve kişisel fikrin kaynağı olan teorik pozisyondur. Spontane davranış, gerçek kendiliğin hareket halindeki şeklidir. Sadece gerçek kendilik yaratıcı olabilir ve gerçek hissedebilir.” Masterson yaklaşımı, gelişimsel dönemde duraklamaya uğramış sahte bir kendilikle kendini savunmaya almış, kaçınma, pasiflik, inkar ve fanteziyle oyalanmaya yol açarak kendilik saygısı eksikliğini beslemeye devam eden gerçek kendiliğin var olmasını, ortaya çıkmasını, kendilik kapasitelerini destekler. Bu kapasiteler şöyle tanımlanabilir: Duygulanımın spontaneliği ve canlılığı, kendini haklı görme, kendilik aktivasyonu, kendilik aktivasyonunun kabulü ve kendilik saygısının sürdürülmesi, acı veren duygulanımları yatıştırmak, kendiliğin sürekliliği, kararlılık, yaratıcılık, yakınlık.
Kaynak : Narsistik ve Borderline Kişilik Bozuklukları, Bir Bütüncül Gelişimsel Yaklaşım.
James F. Masterson.